"Atma Onu, Lazım Olur" Düşüncesinin Raydan Çıkmasıyla Oluşan Psikolojik Rahatsızlık: İstifçilik TV show'larına sıkça konu ol...
"Atma Onu, Lazım Olur" Düşüncesinin Raydan Çıkmasıyla Oluşan Psikolojik Rahatsızlık: İstifçilik
Biriktirme bozukluğu olarak da geçen istifçilik, 2013 yılında Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı'nın en son baskısına, yani DSM-5'e dahil edilen bir hastalıktır. Bu durumdan muzdarip kişiler, eşyaları kurtarma ihtiyacı hissederek onları biriktirmeye başlar.
Birisi, onların ellerindeki eşyaları almak veya içinde yaşadıkları eşya dolu evi temizlemek istediğinde ise aşırı tepkiler gösterirler. Bu insanların sahip oldukları eşyalardan ayrılma konusunda, ellerinde olmayan sebeplerden dolayı sorun yaşadıkları gözlemlenir. Haydi gelin, bu hastalığın ardında yatan psikolojik faktörlere bir bakalım.
İstifçilikte, ‘biriktirme’ davranışı sık görüldüğü için koleksiyonculukla karıştırılsa da kesinlikle aynı şey değil.
Koleksiyon yapan insanlar, genellikle kasıtlı olarak, alacakları belirli bir kategorideki ürünü alıp başkalarına göstermek için özel bir yerde bu eşyaları saklamayı severler. Yani amaçları, bu eşyaları kullanmak veya sürekli yanı başlarında tutmak değildir.
İstifçi kişiler ise nesnelere sahip olabilmek için koleksiyonerler gibi plan yapmazlar. Bu kişiler, dürtüsel biçimde bir nesneye sahip olmayı istedikleri için gördükleri tüm nesneler tarafından tetiklenirler. İstifçiler için sahip oldukları şeylerin belirli bir kategoriye ait olması gerekmez. Misal bu kişiler, çöpten bir gazete alıp o gazeteye ihtiyaçları olduğunu düşünebilir. İstifleyenlerin bulundukları ortam, hep aşırı dağınık olduğu için koleksiyonculukla uzaktan yakından alakaları yoktur.
Bu hastalık, sosyal ilişkileri de bozuyor.
Çünkü sürekli işe yarar yamaz tüm eşyaları alıp eve taşıdıkları için bir müddet sonra aileleri veya birlikte yaşadıkları kişiler tarafından terk edilebiliyorlar. Böylece bu sorunu deneyimleyen insanlar daha fazla yalnızlaşıyor. Biriktirme bozukluğunun toplumda genel olarak görülme sıklığı yaklaşık %2,6’dır. Bu hastalık, 60 yaşın üzerindeki insanlarda veya başka bir psikolojik bozukluğu olan insanlarda ise daha sık görülüyor.
Bu sorunu yaşayan kişiler, içinde yaşadıkları kültür ve ülke fark etmeksizin benzer davranışlar gösterirler. Hatta kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda görülen bir durum olduğu yapılan araştırmalarca da ortaya konmuştur. Bu problem, yaşamın erken dönemlerinde (15-19 yaş civarı) başlayan ve geçen her on yılda bir daha da şiddetlenen bir durumdur.Peki eşyalara bu denli bağımlı geçen bir hayatın semptomları nelerdir?
Öncelikle bu sorunu yaşayan insanlar için en belirgin semptomun ellerindeki eşyadan vazgeçememeleri olduğunu bir kez daha vurgulayalım. Çünkü bu öyle bildiğimiz gibi bir vazgeçememe duygusu değil, bağımlılık derecesinde dirençli bir bırakamama problemi.
Aslında bu insanlar, nesneleri, sanki çocuklarıymış gibi benimseyip kopamıyorlar. Genelde bu insanların yaşadıkları evler, bir müddet sonra çöp eve dönüşüyor çünkü ne bulurlarsa eve getiriyorlar. Artık kişilerin yaşam alanı nesnelerin istilasına uğradığı için bu kişiler; mutfakta yemek pişiremez, banyo yapamaz hale gelebilirler.
Esasen bu kişiler; eşyaları, gelecekte bir gün ihtiyaçları olacağına inandıkları benzersiz öğeler olarak gördükleri için saklıyorlar. Her eşyaya duygusal bir değer atfettikleri için onlara baktıklarında o duyguyu hatırlıyorlar. Bir de bu kişilerde istifleme güdüsüne ek olarak erteleme, mükemmeliyetçilik, kararsızlık ve dikkat dağınıklığı gibi bazı psikolojik durumlar da mevcuttur. Kişiler, kesinlikle sorunlarıyla yüzleşmekte zorlanırlar. Kendilerinde bir problem olduğunu fark etmeleri oldukça zor olduğu için problemi çözmeye yönelik adım atmaları da zor olur.
İstiflenen sadece eşya değil, hayvan bile olabilir.
Hatta ülkemizde bu hastalığı yaşayan çok insan olduğunu, her geçen gün medyada ‘çöp ev’ başlığıyla gördüğümüz haberlerden anlayabiliriz. Belki bu kişilerin evlerinin belediyeler tarafından görevlendirilen temizleme ekipleri tarafından temizlendiğine denk gelenleriniz bile vardır. Tabii ki çoğu evin içinden sadece çöp değil, acıklı hayat hikayeleri de çıkabiliyor.
Mesela Bursa’da çöp eve kilitlenmiş olarak bulunan küçük bir çocuğun hikayesi duyanları oldukça üzmüştü.
Kaynaklar: Psychiatry, Mayo Clinic, APA, Anadolu Kedisi
Hiç yorum yok
Fikirlerinizi bizimle yorumlarda paylaşabilirsiniz.