Hayvanları kim sevmez ki? Özellikle de konuşan, şarkı söyleyen, hatta bazen uçabilen hayvanları! Peki bunları en çok nerede görüyoruz? Tab...
Hayvanları kim sevmez ki? Özellikle de konuşan, şarkı söyleyen, hatta bazen uçabilen hayvanları! Peki bunları en çok nerede görüyoruz? Tabii ki çizgi filmlerde. Hiç durup düşündünüz mü neden çizgi filmlerde genellikle hayvan karakterleri tercih ediyorlar?
Çizgi film ve animasyon dünyasına adım atar atmaz karşımıza çıkan bu renkli ve eğlenceli hayvan karakterler, her yaştan insanı ekran başına kilitlemeyi başarıyor.
Sıklıkla hayvan seçiminin ardında ise hem basit hem de oldukça ilginç nedenler yatıyor? Durup düşününce siz de hak vereceksiniz.Daha kolay duygusal bağ kuruyoruz.
Hayvan karakterlerin genellikle çok sevimli ve çekici olduğunu kabul edelim. Kocaman gözler, tombul yanaklar veya komik hareketler. Bu tip özellikler de özellikle küçük çocukların dikkatini çekmek için birebir.Ayrıca hayvanlar üzerinden duyguları ifade etmek, insan karakterlere göre daha geniş bir yelpazeye sahip olabiliyor. Bir kedi karakteri üzerinden meraklı bir tavır sergilemek ya da bir köpek karakteri ile sadakati anlatmak, hikâyelerde derinlemesine duygusal bağlar kurulmasını sağlıyor.
Sigmund Freud da çocukların kendilerini hayvanlarla eşit gördüklerini, yetişkin insan davranışlarını hayvanların hareketlerine nazaran daha kafa karıştırıcı bulduğundan daha az bağ kurabildiğinin altını çiziyordu.
Empati kuruyoruz.
Bir başka bağ kurma biçimi ise karakterlerde kendimizin bazı yönlerini görmek. Kung Fu Panda’daki Po gibi beceriksiz ama sevimli bir karakter ya da Notre Dame’ın Kamburu’ndaki Quasimodo gibi yanlış anlaşılan bir başka karakter empati duygusunu ortaya çıkarıyor.
Tanıdık stereotiplerde bağları güçlendiriyoruz.
Hayvanlar genellikle belirli stereotiplerle anılır: Tilki kurnaz, aslan cesur ve bilge, kaplumbağa ise sabırlıdır. Hikâye anlatıcıları da bu tür genel kabulleri kullanarak karakterlerini daha hızlı ve etkili bir şekilde tanıtmayı başarıyor.
Gerek çocuklar gerekse bizler de bu stereotipleri tanıdık bularak karakterlerle hemen bağ kurabiliyoruz.
Evrensellik, kitleyi bir arada tutuyor.
Dünyanın dört bir yanındaki farklı insanlar olup farklı kültür ve yaşam tarzlarına sahip olsak da hepimiz hayvanları tanıyor ve seviyoruz. Bir tavşan, penguen ya da zürafa karakteri, dünya genelindeki tüm çocuklar tarafından da tanınıyor.
Çizgi film yapımcıları da bu evrenselliği kullanarak çok daha geniş bir kitleye ulaşma şansı yakalıyor.
Yaratıcılıkta sınırlar zorlanıyor.
Hayvan karakterler, animatörler için âdeta birer yaratıcılık alanı. Gerçek dünya kurallarının dışında, bir hayvan karakterine insan özellikleri eklemek (antropomorfizm), karakterlere özgün ve eğlenceli kişilikler kazandırıyor.
Örneğin guguk kuşu Road Runner, jet hızıyla kaçabiliyor ya da katil balina Orca, dedektif gibi suçluları kovalıyor. Ve bunlar çizgi film dünyasında olunca hiç de yabancı gelmiyor.
Bir dizi ahlaki ders veya öğretici tema içeriyor.
Hayvan karakterler aracılığıyla çocuklara dostluk, yardımseverlik, cesaret gibi değerler kolayca aktarılabiliyor. Hayvanların maceraları, çocukların bu değerleri daha iyi anlamasını ve benimsemesini de sağlıyor.
Yani sevimlilikleriyle kalpleri fetheden, eğlenceli hikâyeleriyle gülümseten ve önemli dersler veren hayvan karakterler, çizgi filmlerin vazgeçilmez unsurları arasında. Onlar sayesinde çizgi filmler, sadece eğlenceli vakit geçirmek için değil aynı zamanda öğrenmek ve ilham almak için de bir araç hâlinde.
Hiç yorum yok
Fikirlerinizi bizimle yorumlarda paylaşabilirsiniz.