Bir kadın ve 32 erkek, ıssız ve ulaşılması zor bir adada, hem de 7 yıl boyunca. İlginç hikâyenin başrolü ise Kazuo Higa. Adada onca yıl bo...
Bir kadın ve 32 erkek, ıssız ve ulaşılması zor bir adada, hem de 7 yıl boyunca. İlginç hikâyenin başrolü ise Kazuo Higa. Adada onca yıl boyunca neler oldu dersiniz?
Bugünkü içeriğimize konu olan hikâye, II. Dünya Savaşı döneminde 1944-1951 yılları arasında gerçekleşiyor. Kuzey Mariana Adaları’nda, oldukça uzak ve izole olmuş, yaklaşık 20 kilometre karelik ve birkaç aktif volkana sahip Anatahan Adası ise hikâyenin geçtiği yer.
Bugünlerde oraya gitseniz kimseyi bulamazsınız ancak 1990’lara kadar insanlar burada yaşamış ve şahit oldukları da onlara kalmamış ve Kazuo Higa’nın hikâyesi tüm dünyaya yayılmış.Olaylar, bir Japon gemisinin Amerikan füzeleri tarafından vurulması ve 31 erkeğin adaya sığınmak zorunda kalmasıyla başlıyor.
Erkeklerin çoğu genç ve sağlıklı olduğundan Amerikan füzelerinden sağ çıkıyorlar. Batan gemilerinden yüzerek Anatahan Adası’na ulaşan erkekler, görülüyorlar ki ada sakinleri arasında sadece bir kadın var: 28 yaşındaki Kazuko Higa.
Kazuko, adada bir plantasyonun liderinin yardımcısı olan Shoichi Higa'nın eşi. Savaşın kaosu içinde Shoichi, ailesini kontrol etmek için Saipan'a dönmeye karar vererek eşini, patronu Kikuichiro Higa’ya emanet ediyor ve bir daha geri dönmüyor.Eşinin dönmemesinden sonra ise Kikuichiro ve Kazuko evleniyor. Gerçekten âşık olarak mı evlendiler yoksa adaya 31 erkeğin adaya düşmesinden sonra evli gibi mi gösterdiler konusu ise netliğini kazanmış değil.
Kazuko, adaya sığınan erkeklerle yalnız kalıyor ve burada başlayan olaylar gerçekten film senaryolarını aratmıyor.
Erkekler, Kazuko'yu korumak ve onunla evlenmek için birbirleriyle rekabet ediyor. Bu süreçte de çeşitli cinayetler ve kıskançlık krizleri yaşanıyor. Adada hayatta kalma mücadelesi, yiyecek ve kaynak kıtlığı, hatta el yapımı alkollü içecekler ve silahlar devreye girince işler daha da karışıyor. Adada zamanla bir toplum düzeni oluşuyor ancak bu düzen çok geçmeden rekabet ve şiddetle sarsılıyor.
1945 yılında II. Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle, adaya düşen bir Amerikan bombardıman uçağından sağ kalan olmamasına rağmen içindeki malzemeler adalılara yeni kaynaklar sağlıyor. Bu arada, Kazuko ve adadaki erkekler arasındaki ilişkiler, gerilimler ve rekabet artarak devam ediyor.
Özellikle Kazuko'yu korumak için oluşturulan ittifaklar, zamanla iktidar mücadelesine ve şiddet olaylarına dönüşüyor. Silahlar ve güç oyunları, adanın sakinlerini birbirine düşman ediyor ve birçok trajik ölümle sonuçlanıyor. Ölenlerden biri de Kikuichiro oluyor.
Ancak Kikuichiro’nun nasıl öldüğü ise sırrını koruyor. Ya gizlice öldürüldü ya da herkes birbirine yalan söylüyordu. Kimse, Kikuichiro ve diğer ölümlerin açıklamasını yapmıyordu.
1950 yılında, Kazuko'ya karşı bir suikast girişimi düzenleniyor ama o, son anda kaçmayı başarıyor.
Erkeklerin, onca kavga ve savaştan sonra “Neden birbirimizle savaşıyoruz ki sorun olan Kazuko!” düşüncesini benimsemesi ise olayların seyrini değiştiriyor. Erkeklerden birinin Kazuko’yu uyarması sonuncunda da önce ormanda saklanıp sonra kaçarken Amerikan askeri tarafından kurtarılıyor.
Kazuko Japonya'ya döndükten sonra erkeklerin adada olduğunu söyleyip kurtarılmasını istiyor ancak adadaki erkekler hâlâ savaşın bitip bitmediğine inanmamakta ısrarcı oluyor. Ancak 1951'de, yedi yıl sonra, geri kalan 20 erkek, Amerika’nın yardımıyla adadan tahliye ediliyor.
Kazuko'nun hikâyesi Japonya'ya döndüğünde büyük ilgi görüyor ve pek çok kitapla filme konu oluyor. Hayatta kalanların bazıları, Kazuko'yu manipülatif ve olayları kendi lehine çevirmek için elinden geleni yapan biri olarak tasvir ederken diğerleri onu cesur ve hayatta kalmayı başaran bir kadın olarak görüyor.
Bu hikâye, adada yaşanan insan doğası ve hayatta kalma mücadelesi üzerine derin düşüncelere sevk ediyor.
Kazuko'nun tek kadın olarak 32 erkekle yaşadığı bu süreç, bize topluluk içinde güç dinamikleri, liderlik mücadeleleri ve insan psikolojisinin karanlık yönleri hakkında çarpıcı örnekler sunuyor.
Hikâyenin her anlatımı, olayları farklı bir perspektiften ele alsa da Anatahan Adası'nın Kraliçesi'nin hikâyesi, gerçek bir hayatta kalma dramının yanı sıra insan davranışlarının ve toplumsal yapıların sınandığı bir laboratuvar olarak da düşündürüyor.
Hiç yorum yok
Fikirlerinizi bizimle yorumlarda paylaşabilirsiniz.