Sayfa Gezinme

Son makaleler:

latest

YAYIN AKIŞI:

Tümünü Görüntüle

Web Sitesi Yaratma Kılavuzu (W3)

Genel Bilgi: Bilgisayar, Ağlar ve İnternet  (W3) Bölüm I : Web sayfamıza yapmaya başlamadan önce gelin bilgisayara, İnternet’e ve We...

...

Genel Bilgi: Bilgisayar, Ağlar ve İnternet  (W3) Bölüm I :
Web sayfamıza yapmaya başlamadan önce gelin bilgisayara, İnternet’e ve Web’e şöyle bir bakalım. “Ben tüm bunları biliyorum” diyorsanız bir sonraki bölüme geçebilirsiniz yine de anlatacaklarımın ilginizi çekeceğini sanıyorum.
1.1. Bilgisayarın Muhteşem Kısa Tarihi:
Önce ENIAC Vardı...

Web KlavuzuBir bilgisayar nedir? Bilgisayar, veri dediğimiz girdiyi işleyip çıktı adı verilen bilgiye dönüştüren makinedir. Basit olarak bilgisayarınızdaki hesap makinesinde yaptığınız 3x4=12 çarpım işleminde, eşitliğin solundaki 3 ve 4 sayıları veriyi, çarpım işlemi ve 12 sayısı ise çıktıyı oluşturur. Veri, merkezi işlemcide işlenip çıktı üretilir. Bu arada veriler ya geçici olarak hafızada ya da kalıcı olarak sabit disk ya da floopy de denilen disket türü ortamlarda saklanır. Masanızın üstündeki bilgisayardan, hava tahmin raporlarını hazırlayan devasa işlem kapasitesine sahip milyon dolarlık bilgisayarlara kadar tüm bilgisayarlar bu basit mantığa göre çalışır.Düşünen bir makine fikri insanlık kadar eskidir fakat bilgisayar fikri ilk defa İskoç matematikçisi Charles Babbage tarafından ortaya atılmıştır. Belki de ilk bilgisayar diyebileceğimiz farklar makinesi Babbage tarafından yapılmış ama çalışmamıştır.
Şekil 1.1 Şekil 1.1
Charles Babbage’ın fark makinesi
Büyük bir saate benzeyen bu mekanik hesap makinesi her ne kadar hiç çalışmamış olsa da (bazı teknik problemlerden dolayı) bilgisayar fikrinin tohumlarını atmıştır. Bu ilginç makine için ilk program ise ünlü İngiliz şairi Lord Byron’ın kızı olan Ada Lovelace tarafından yazılmıştır. Kahve ve sigara düşkünü modern programcılardan farklı bir görüntüsü olan bu zarif hanım tarihin ilk programcısıdır ve onun anısına bu gün kullanılan bir programlama diline ADA ismi verilmiştir.
Şekil 1.2 Şekil 1.2
Tarihin ilk bilgisayar programcısı Ada Lovelace
ENIAC’dan bu yana bilgisayarın son elli yılda göstermiş olduğu başarı, neredeyse tam bir Amerikan rüyası başarı hikayelerine benzer. II. Dünya Savaşı’nda Alman şifrelerini çözmek için kullanılan bilgisayar türü makineler olsa da otuz ton ağırlığındaki, 19.000 vakum tüp ve 6.000 anahtardan oluşmuş ENIAC (Electronic Numerator Integrator Analyzer and Computer kelimelerinin baş harfleridir) ilk bilgisayar olarak kabul edilir.
Şekil 1.3 Şekil 1.3
Şişman ve hantal delikanlı: ENIAC (evet bu bir bilgisayar; henüz klavyesi yok tabii ki)
1946 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde Savunma Bakanlığı adına balistik hesaplar için çalışmaya başladığında kimse bu şişman ve hantal delikanlının böylesine hızla gelişeceğini ve yaşamımızda bu kadar önem kazanacağını tahmin etmemişti.
Hatta adı henüz bilgisayar (yani İngilizcesi ile Computer) bile değildi. Bu şişman çocuk sık sık da bozuluyordu. İçindeki lambalı transistörler (eski radyoları hatırlayanlar bilir) çok ısınıp bozuluyor ya da içeri sızan böcekler elektronik devrelerde sorun çıkartıyordu; bu iş o kadar baş ağrıtıyordu ki günümüzde program yazılımı sırasında sorun giderme işlemine verilen ad olan debugging (Türkçe deyimiyle böcekten arındırma işlemi) terimi ENIAC’ın bilgisayar dünyasına armağanıdır. ENIAC bozulduğu zaman bakımcılar (programcılar henüz ortalarda yoktu) devrelerdeki ölü böcekleri temizlemek için ENIAC’ı durduruyorlardı.
Şekil 1.4 Şekil 1.4
ENIAC‘ın bir armağanı olan Debugging kelimesi (böcekten arındırma işlemi) bilgisayar programcılığında hata bulma işlemine denir.

Web KlavuzuFazlasıyla ısınan ve büyük olan hantal lambalı transistörlerin yerine meşhur AT&T laboratuarlarında geliştirilen yarı-iletken transistörler aldı. Yarı-iletkenler belirli durumlar altında iletken ya da yalıtkan hale gelebilen özel maddelerdir (örneğin silikon). Günümüzde piyasada bulunan sıradan bir PC’de milyonlarca transistör bulunduğunu düşünürseniz normal yarı iletken transistörlerin bile çok fazla yer kaplayacağından yetersiz kalacağı malumdur.  Yerden kaynaklanan bu sorun 1960’ların ortasında entegre devrelerin bulunması ile çözüldü. Bir entegre ya da tümleşik devre (integrated circuit), tırnağınızın yarısı kadar ufak bir alanda binlerce transistörün bir arada bulunduğu çok özel elektronik parçalardır. Tümleşik devreler zaman içinde küçülürken hızları arttı. Bir kurala göre bilgisayarların hızı her iki senede bir iki katına çıkarken fiyatları yarı yarıya azalmaktadır. Bilgisayarlar almak isteyenlerin “azıcık daha bekleyelim ucuzlayacak” demelerine nedeni bu kuraldır.Bilgisayarın yoksul ve şişman delikanlısının gösterdiği başarıyı kafanızda canlandırmak için şu örnek sanırım size yardımcı olabilir; bilgisayarların hızda ve fiyatta gösterdiği gelişmeyi aynı şekilde otomobiller gösterseydi, otomobillerin fiyatı her iki senede, yarıya inerken performansıysa her iki senede bir ikiye katlanacaktı. Bu hesapla beş sene içinde saatte 1.000 km hız yapabilen bir Porsche’yi 1.5 milyara alabilecektiniz.
1.2. Bir Bilgisayarın Ana Parçaları
Masanızın üstünde bulunan sıradan bir PC’den, şu anda fiyatı elli milyon dolardan daha fazla olan süper bilgisayar Cray’e kadar bütün bilgisayarlar temel olarak aynı basit mimariye sahiptirler. Bildiğiniz bütün bilgisayarlarda;Veriyi işleyecek merkezi işlem birimi ya da birimleri (CPU: Central Processing Unit) Verinin işlem sırasında geçici olarak saklandığı hafıza (memory) Verinin işlemden sonra kalıcı olarak saklandığı saklama birimleri (sabit disk, floppy disket, CD-ROM ya da teyp kaseti) Veri girişi ya da çıktısı için kullanılan ekran (monitor), yazıcı (printer), klavye (keyboard), fare (mouse), çizici (plotter) vs. gibi çevre birimleri de denilen cihazlar bulunur.
Şekil 1.5 Şekil 1.5
Bilgisayarın şematik çalışma prensibi

Web Klavuzu1.3. Kişisel Bilgisayarlar: Pisi Pisi PC’ler...
Herhangi bir kişisel bilgisayar, sadece tek bir kullanıcıya hizmet edecek şekilde tasarlanmış olan ve tek bir merkezi işlem birimine sahip bilgisayardır (büyük bilgisayarlarda işlem yükü birçok işlem birimi arasında dağıtılır). PC kelimesi de, İngilizce Personal Computer (Kişisel Bilgisayar) kelimelerini kısaltılmış halidir.Bilgisayarın ortaya çıktığı ilk zamanlarda, çok pahalı olması nedeniyle üniversite, devlet kuruluşları, ordu ya da büyük şirketler gibi bu tür bir ağır masrafın altından kalkabilecek kurumlarda bilgisayar bulunuyordu.Kişisel bilgisayar fikri, bilgisayarların görece ucuzlaması ile 1980’li yılların başında ortaya çıktı. İlk PC, IBM tarafından üretilip piyasaya sürülen 4.77 MHz Intel 8088 merkezi işlemci kullanan ve sabit diski yer almayan PC/XT idi. Bu bilgisayar günümüz PC’lerinden çok daha yavaş olmasına ve hatta bir sabit diski bile olmamasına rağmen ilk çıktığında fiyatı 4.000 dolar kadardı! PC’ler aynı zamanda mikro bilgisayarlar olarak anılır. Yine de günümüzün PC’leri kapasite ve hız açısından bir on yıl önceki sunuculardan daha hızlı ve güçlüdürler. Yani PC deyip küçümsemeyin.
1.4. Birden Fazla Bilgisayarın Oluşturduğu Karmaşa: Ağlar (Network)
Birden fazla bilgisayarın birbirleriyle iletişime geçecek şekilde bağlanmasıyla oluşan topolojik yapıya ağ ya da İngilizce deyimiyle network denir. Ağların temel amacı, bilgisayarlar arasında bilgi paylaşımı ve iletişimdir. Verinin, donanımın ve diğer kaynakların bilgisayarlar arasında paylaşılması; sıradan bir büroda bulunan üç bilgisayardan oluşan basit bir yerel ağdan (Local Area Network: LAN), tüm dünyayı kaplayan ağların ağı İnternet’e kadar tüm ağların temel özelliğidir. Ağların ikinci faydası olan iletişim ise, en önemli kaynak olan bilginin paylaşımı için gerekli teknik alt yapıyı sağlar. Bu faydalarının dışında ağlar bilgisayarların güvenliğini artırırlar.
1.5. Ağların Ağı: İnternet
Web KlavuzuBol vakti ve düş gücü (yaratıcılığın iki hammaddesi) olan bir Amerikalı bürokrat bir gün “Şu bilgisayarları birbirine bir bağlayalım, bakalım ne olacak?” dedi ve İnternet doğdu desem de siz bana inanmayın. İnternet böylesi saf bir meraktan değil de yaşamımızdaki diğer pek çok buluş gibi belirli bir ihtiyacı karşılamak için doğmuştur.İnternet’in atası sayılabilecek sistemler, şu andaki yoğun sivil kullanımın aksine askeri bir ihtiyaca cevap vermek için oluşturulmuştur.
Bilgisayar ağlarının sunduğu olanakları savunmada kullanmak isteyen ve her an ısınabilecek soğuk savaşın gerginliğini fazlasıyla üzerinde hisseden ABD ordusunun isteği üzerine İnternet’in hikayesi başlar. Washington’daki çocuklardan istenense herhangi bir olası nükleer savaşta, birbirlerine bağlı bilgisayarların paylaştığı verilerin korunmasıdır. Böylece Ruslar tepenize atom bombası patlatırken siz, ağa bağlı herhangi bir bilgisayarda keyifle Tetris oynamaya devam edebilecektiniz. (bilmeyenler için söyleyeyim Tetris gerçekten bağımlılık yaratan bir oyundur aman uzak durun), ABD Savunma Bakanlığı’nın bir alt birimi olan DARPA (Defence Advanced Research Agency: Gelişmiş Savunma Sistemleri Ajansı) yönetiminde üniversitelerle birlikte çalışmalar başlatıldı ve 1969 yılında ARPANET adı verilen ve İnternet’in ilk hali diyebileceğimiz büyük bilgisayar ağı kuruldu.Ağa bağlı olan ve değişik işletim sistemleri kullanan değişik markalardaki bilgisayarların birbirleri ile veri alışverişini sağlayacak, daha doğrusu konuşabilecekleri bir protokolün geliştirilmesiyle önce üniversitelerin ve daha sonra ise ticari kuruluşların ve kişilerin bilgisayarlarının bağlanması ile İnternet hızlı bir gelişme gösterdi.
Askeri amaçlı olarak başlatılan İnternet bir anda veri iletişiminin hızlı, güvenli ve ucuz bir yolu haline geldi. Daha sonra e-posta ve İsviçre’deki Yüksek Enerji Fiziği Araştırma Merkezi’nde (CERN) bilimsel makalelerin hypertext (hipermetin) formatında İnternet üzerinde okunmasını sağlamak için MOSAIC yazılımını geliştirilmesi ile İnternet katılımcı ve yapı olarak devasa boyutlara ulaştı.
Sahneye Internet Explorer’ın, Netscape’in, sanal alışverişin ve IRC’nin çıkmasıyla İnternet günümüzdeki halini aldı.Her yıl İnternet’e bağlanan bilgisayar sayısı katlanarak artmaktadır, tıpkı bir kartopu gibi.
1.6. Nasıl Oluyor da Oluyor: İnternet’in Teknik Alt Yapısı
İnternet’e bağlı milyonlarca bilgisayar ve bunları kullanan milyonlarca insan var. Bu kadar fazla bilgisayarı birbirinden nasıl ayırıyorlar? Ve nasıl birbirleriyle iletişime geçiyorlar?
İnternet’e bağlı bilgisayarları birbirinden ayırt etmek için her birine dört rakamdan oluşan bir kimlik verilir. Bu kimlik o bilgisayarın aynı zamanda adresidir. İnternet üzerideki bir bilgisayara erişmek, bu bilgisayardan veri almak ve veri göndermek için bu adres kullanılır. Bu adresleme ve tanımlama sistemine Domain Name System (Alan Adı Sistemi) denir ve kısaca DNS olarak adlandırılır. Bu sistemde her bir bilgisayara bir IP (Internet Protocol) numarası atanır, örneğin 160.34.253 gibi. Bu adres sadece ve sadece İnternet üzerindeki bir bilgisayara karşılıktır. Birbirinden nokta ile ayrılmış her bir rakam 0 ile 255 arasında bir değer alır (bilgisayarlar ikili sayı sistemi kullandığı için). Bu adresleme sistemi oldukça basittir. Örneğin şehirde bulunan evlerin posta adreslerine benzetebiliriz. Şehirde 255 mahallede, her mahallede 255 sokak, her sokakta 255 blok ve her blokta 255 ev olduğunu düşünürseniz toplam ev sayısı yaklaşık olarak dört milyar civarındadır (256x256x256x256). İnternet’e bağlı bilgisayar sayısı bu kadar değildir. Bu rakam çeşitli nedenlerden dolayı yine de yakında yetersiz kalacaktır).nasa.gov adresi mi kolay akılda kalır yoksa 212.43.53.123 sayısı mı? Tabii ki nasa.gov akılda daha kolaylıkla tutulur ve ezberlenir. Her IP numarasına karşılık gelen bu sembolik isme domain name (alan adı) adı verilir. İnternet üzerindeki bazı bilgisayarlarda her bir alan adına karşılık gelen IP numarasını içeren büyük tablolar vardır bu bilgisayarlara Domain Name Server (Alan Adı Sunucusu) adı verilir. Siz bir ismi gönderdiğinizde bu bilgisayar size o bilgisayarın IP numarasını gönderir. Bu basit sistemi okullardaki isim ve okul numarası olarak düşünebilirsiniz.
Uyarı: İnternet Çocuklarınıza Zarar Verebilir!
İnternet’in sunmuş olduğu içerik, yapısından dolayı tamamen kontrolsüz ve sansürsüzdür yani İnternet’teki Web sayfalarının içeriğini denetleyecek RTÜK benzeri bir kurum yoktur. Daha önce belirttiğimiz gibi İnternet’in bir sahibi ya da bir kontrol mekanizması da yoktur. Alan adı almak için her ülkede belirli kurumlara başvurulmaktadır fakat bu kuruluşlar Web sayfalarının içeriğini ve biçimini kontrol etmezler. Bu yüzden çocuklar ve tabii ki büyükler için olumsuz içeriğe sahip (pornografik, şiddet içeren, suça teşvik eden vs.) birçok sayfa İnternet’te bulunmaktadır.
Bu sayfalara çocuğunuz tarafından erişilmesi, onun psikolojik gelişimi için zararlı olabilir. Bu tür sayfalar, tıpkı filmler gibi X rating sistemiyle kategorize edilmişlerdir. XXX’li bir site içerik açısından 15 yaşındaki bir çocuk için uygun değil demektir. Bu tür sitelerin siz evde değilken bile çocuğunuz tarafından görülmesini istemiyorsanız aşağıdaki adreslerdeki İnternet Dadıları’na başvurunuz.
http://www.netnanny.com
http://www.safenet.com
http://www.cyberpatrol.com/
Bu dadılar, (örneğin NetNanny) Web tarayıcınızın sakıncalı içerikli Web sitelerini göstermesini engeller. Böylece bir nebze olsa da çocuklarınızı İnternet’in zararlı yönünden koruyabilirsiniz.
Bu adreslemeyi ve IP numarası her ülkede NIC’ın (Network Information Center) yetkilendirdiği kurumlarca verilmektedir. Ülkemizde sonu .tr ile biten alan adlarını Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve TÜBİTAK’ın birlikte oluşturdukları grup tahsis etmektedir (http://dns.metu.edu.tr). Bu konuyu ileride ayrıntısıyla inceleyeceğiz. Acele etmeyin.
Not ;
İnternet üzerinde alan adı vermeye yetkili kurumlar İnternet’in sahibi ya da yöneticisi değildirler. İnternet’e bağlı her bir ağın yöneticisi olabilir (örneğin NASA’daki bilgisayarların oluşturduğu ağın bir sistem yöneticisi vardır) ama tüm olarak İnternet üzerinde kontrole sahip hiç bir kişi, kurum ya da devlet yoktur. İnternet’in tek sahibi siz kullanıcılarsınız.. İnternet anarşik bir ortamdır. Belki bu yüzden bu kadar çekicidirÖrnek bir alan adı olarak cilek.com.tr adresini verebiliriz. Alan adı sistemi, ağaç dallarına benzer belli bir hiyerarşik yapıya sahiptir. Yukarıdaki örnekte ağacın kök kısmını sağdan başlayarak tr (yani Türkiye’nin uluslararası kodu), daha sonra ise sırası ile com ve cilek’den oluşmaktadır. Alan adında kullanılan birçok kısaltma vardır. Bunlar sırasıyla;
cilek.com.tr
Bu kısım bilgisayara sahip kişi ya da kurumun adıdır.
cilek.com.tr
Bilgisayarın bulunduğu yerin tipini belirtir.
cilek.com.tr
Bilgisayarın bulunduğu ülkeyi belirtir.
Uyarı
İnternet adreslerinde ğ, ü, ş, ı, ö, ç gibi Türkçe karakterler kullanılmaz.
Kuruluş Tipleri
gov (goverment)
Hükümet organları: Örneğin nasa.gov ya da tbmm.gov.tr (Türkiye Büyük: Millet Meclisi) gibi.
edu (education)
Tüm eğitim kuruluşları: Özellikle üniversiteler tarafından kullanılır, örneğin www.metu.edu.tr bazen ac (academy) uzantısı da kullanılır.
org (organization)
Ticari amaçlı olamayan ve olmayan, toplum yararına çalışan tüm kuruluşlar: Örneğin; ssv.org (Sigara ile Savaşanlar Vakfı).
com (commercial)
Her türden ticari kuruluş: Örneğin; akbank.com.tr
mil (military)
Askeri kuruluşlar: Örneğin; tsk.mil.tr (Türk Silahlı Kuvvetleri).
net (network)
İnternet Servis Sunucuları ve ağlar: Örneğin; ada.net ya da turk.net gibi.
int (international)
Uluslararası kuruluşlar: Örneğin nato.int
gen (generic)
Yukarıdaki sınıflandırmalardan herhangi birine girmeyen ve sadece bize özgü bir uzantı. Pek yaygın 30
değildir.
Ülke Kodları
Bazı ülke kodları aşağıda verilmiştir.
au
Avusturalya
ca
Kanada
de
Almanya
jp
Japonya
it
İtalya
tr
Türkiye
Eğer alan adı kısmının ülke bölümünde bir şey yoksa, örneğin microsoft.com adresinde olduğu gibi, bu bilgisayarın genellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğunu gösterir fakat illaki ABD’de olması gerekmez, örneğin bizde www.superonline.com sitesinin ülke uzantısı olmamasına rağmen bu site Türkiye’dedir.
1.7. Veri İçeren Paketler:
İnternet’te bulunan bilgisayarlar arasındaki veri alışverişi her biri 100 ya da 1.000 karakteri içeren ufak veri paketleri ya da bir başka deyişle elektronik mektuplar yoluyla iletilir. Her bir veri paketinde gideceği yerin adresi, gönderenin adresi ve içerik bulunur, tabii ki pul yoktur. Internet Explorer ya da Netscape ile bir Web sitesine baktığınızda aslında yaptığınız o Web sitesinin bulunduğu bilgisayardan o Web sayfasını size İnternet üzerinden göndermesini istersiniz. Bu bilgisayara sunucu (server) denir, siz de isteyen taraf olarak istemci (client) olarak adlandırılırsınız.
Şekil 1.6 
Her bir bilgi paketi sunucusundan istemcisine kadar İnternet üzerinden değişik bilgisayarlardan ve hatlardan geçerek ulaşır. Bu paketler üzerlerindeki adreslere bakılarak uygun yollara yönlendirilerek en sonunda size ulaşır. Tıpkı normal yollar gibi İnternet üzerinde de verinin aktığı yollar vardır. Bu yollar tenhaysa bilgi size çok hızlı ulaşır. Trafik yoğunsa istediğiniz bilgi gecikecektir. Böylece gecenin üçünde neden İnternet’inizin hızlı çalıştığını anladınız sanırım.Web Sitesi Yaratma Kılavuzu adlı yazıların  tümünü blogumuzun menü kısmından Web Klavuzu  ismine tıklayarak izleyebilirsiniz.

Hiç yorum yok

Fikirlerinizi bizimle yorumlarda paylaşabilirsiniz.